Allah'a şart koşmak ne demektir ?

Melis

New member
Allah’a Şart Koşmak Ne Demektir? Bir Hikâye Üzerinden Düşünceler

Selam dostlar,

Bugün sizlerle duyduğum ve aklımda çok şey uyandıran bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki de çoğumuzun hayatında fark etmeden düştüğü bir yanılgıyı çok güzel ortaya koyuyor. Hikâye, “Allah’a şart koşmak” meselesini gündeme getiriyor. Bakalım siz nasıl yorumlayacaksınız?

---

Bir Köyde Başlayan Hikâye

Küçük bir köyde Mehmet adında genç bir delikanlı yaşarmış. Çalışkan, akıllı ama biraz da aceleciymiş. Her işinde plan yapar, hesaplarını kitabını eksik etmezmiş. Bir gün büyük bir iş fırsatı karşısına çıkınca gece sabaha kadar dua etmiş:

“Allah’ım, eğer bu işi bana nasip edersen, ben de köyün camisinin çatısını yaptıracağım.”

Aynı köyde Zeynep adında genç bir kadın da varmış. Zeynep, köyde herkesin yardımına koşan, kalbi yumuşacık biriymiş. O da başka bir mesele için dua edermiş:

“Allah’ım, eğer şu hastamız şifa bulursa, ben de komşulara her gün yemek dağıtacağım.”

İlk bakışta ikisi de iyi niyetli görünüyor değil mi? Ama hikâyenin devamında işin inceliği ortaya çıkıyor.

---

Mehmet’in Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Mehmet aslında çok stratejik düşünüyordu. Onun için mesele “Allah’a dua etmek” değil, “bir anlaşma yapmak” gibiydi. Hedefine ulaşmak için çözüm arıyor, dua ederken bile mantık çerçevesinde “eğer”li cümleler kuruyordu.

Bir gün köyün yaşlı hocasıyla karşılaştı. Hoca ona dedi ki:

“Evladım, Allah’la pazarlık yapılmaz. Sen O’ndan hayırlısını iste, O bilir. Eğer şart koşarsan, niyetin safiyetini gölgelemeye başlarsın.”

Mehmet önce ikna olmadı. “Ama hocam,” dedi, “ben iyi bir şey için söz veriyorum, kötü bir niyetim yok.”

Hoca gülümsedi: “İyilik pazarlıkla değil, gönülden yapılır. Eğer şart koşarsan, kabul edilmediğinde hayal kırıklığına uğrar, belki de isyana düşersin.”

---

Zeynep’in Empatik Yaklaşımı

Zeynep ise tamamen duygularıyla hareket ediyordu. O, hasta komşusuna şifa için dua ederken kendi yüreğini ortaya koymuştu. Aslında yaptığı şey de bir çeşit şart koşmaktı. Ama onun bakış açısı daha empatikti. Çünkü gözünün önünde sevdiği birinin acısı vardı.

Komşusu gerçekten iyileştiğinde Zeynep yemek dağıtmaya başladı. Ama zamanla fark etti ki bu iyiliği sürdürmesi, o şartın gerçekleşmesine bağlı olmamalıydı. İnsanlara yardım etmek için illa bir “eğer” beklemeye gerek yoktu.

Bir gün köy meydanında kendi kendine şöyle dedi:

“Aslında ben iyilik yapmak için bahane arıyormuşum. Oysa bahane değil, niyet lazım. İnsanın kalbi iyilikle doluysa, şart olmadan da yapmalı.”

---

Allah’a Şart Koşmanın İnceliği

Burada mesele netleşiyor. Erkekler gibi stratejik düşünenler genellikle duaları bir planın parçası gibi görme eğiliminde oluyor. “Eğer bunu yaparsam, Allah da bana şunu verir” yaklaşımı erkeklerde sık görülüyor. Kadınlarda ise olay daha çok ilişkisel ve duygusal boyutta oluyor: “Allah’ım, sevdiklerime şifa ver, ben de bunun karşılığında şöyle yaparım.”

Ama aslında her iki durumda da ortak bir hata var: Allah’a şart koşmak. Yani O’nun kudretini, takdirini bir pazarlık gibi algılamak. Oysa dua, saf bir teslimiyet hali olmalı.

---

Hikâyeden Çıkarılacak Dersler

1. Dua bir pazarlık değil, teslimiyettir. İnsan istemeli, ama şart koşmadan.

2. Niyet önemlidir. İyiliği bir karşılık için değil, gönülden yapmak gerekir.

3. Herkesin yaklaşımı farklı olabilir. Erkekler daha çok çözüm ve strateji odaklı, kadınlar ise empati ve bağ kurma üzerinden yaklaşır. Ama sonuçta esas olan niyettir.

---

Forumda Tartışmaya Açık Sorular

1. Siz hiç “Allah’ım, eğer şunu yaparsan ben de bunu yapacağım” dediniz mi? Sonra hissettikleriniz ne oldu?

2. Sizce bu tür şartlı dualar insanın imanını zayıflatır mı, yoksa samimiyetin bir ifadesi midir?

3. Erkeklerin stratejik, kadınların duygusal yaklaşımı bu konuda da belirgin mi, yoksa tamamen kişilik meselesi mi?

4. Dua ederken niyetin saflığını nasıl koruyabiliriz?

---

Son Söz

Mehmet ve Zeynep’in hikâyesi bize şunu gösteriyor: İnsan, hayatın yükü altında Allah’a yönelirken bazen farkında olmadan şart koşabiliyor. Erkek aklı bunu strateji gibi kuruyor, kadın kalbi ise ilişkisel bir bağ gibi görüyor. Ama sonunda her ikisi de aynı gerçeği fark ediyor: Asıl olan niyetin temizliği ve teslimiyetin saflığı.

Benim çıkarımım şu: Dua ederken “eğer”i bırakmak lazım. Çünkü Allah’ın takdiri bizden daha büyük ve daha hayırlıdır. Peki siz ne düşünüyorsunuz?

---

Kelime sayısı: ~835