Şevketi Bostan Süt Yapar Mı ?

Murat

New member
ŞEVKETİ BOSTAN SÜT YAPAR MI? BİR YEMEĞİN, BİR KALBİN VE BİR SOFRANIN HİKÂYESİ

Selam forumdaşlar,

Bugün size bir tarif değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazı yemekler sadece midemize değil, ruhumuza da dokunur.

Ve bazen bir sofrada sorulan en basit soru — “Şevketi bostan süt yapar mı?” — yıllardır birbirine dokunamayan insanların içini açar, kalplerin dengesini yeniden kurar.

---

BİR MUTFAKTA BAŞLAYAN SESSİZLİK

Bundan birkaç yıl önce, İzmir’in arka sokaklarında, dar pencereli bir evde yaşayan iki kardeş vardı:

Ferit ve Zehra.

Ferit, sessiz, düşünceli, stratejik bir adamdı. Her şeyi ölçer, biçer, planlardı.

Zehra ise duygularını içinde tutamayan, empatik, insanın kalbine dokunan bir kadındı.

Annesi öldükten sonra mutfak Zehra’nın ellerine kalmıştı, ama her akşam Ferit sofraya oturduğunda sanki yemekle değil, kendi geçmişiyle hesaplaşıyordu.

Bir akşam Zehra elinde bir demet şevketi bostan ile geldi.

“Bugün bunu pişireceğim,” dedi gülerek.

Ferit kaşlarını çattı.

“Bu ot süt yapar mı?” dedi.

“Yapar,” dedi Zehra. “Yeter ki sabırla pişir, sevgiyle karıştır.”

O an mutfakta havada bir şey asılı kaldı.

Bir taraf akıl, bir taraf kalp konuşuyordu.

---

ERKEĞİN STRATEJİSİ: YEMEK GİBİ HAYAT

Ferit için yemek de hayat gibi bir denklem gibiydi:

Malzemeler doğruysa, sonuç da doğru olurdu.

O yüzden şevketi bostan gibi “belirsiz” malzemelere güvenemezdi.

“Her şeyin bir ölçüsü olmalı,” derdi. “Bilinmeyenle yemek yapılmaz.”

Ama Zehra’nın elleriyle kavurduğu o ot, evdeki havayı değiştirmeye başlamıştı.

Kokusunda bir dinginlik, bir geçmiş vardı.

Sanki anneleri hâlâ oradaymış, tencerenin kapağını kaldıracakmış gibi.

Ferit bunu anlamlandıramadı.

Bir akşam sofrada Zehra’ya dedi ki:

“Sen bu kadar hissederek yaparsan, elbette farklı olur. Ama ben duygularla değil, verilerle yaşarım.”

Zehra sadece güldü.

“Belki de o yüzden hiçbir şeyin tadı kalmadı,” dedi.

---

KADININ EMPATİSİ: SEVGİDEN SÜT ÇIKAR

Ertesi gün Zehra sabah erkenden pazara gitti.

Yine şevketi bostan aldı, bu defa içine biraz daha limon suyu, biraz daha sevgi kattı.

Pişirirken annesinin sesi kulağında yankılandı:

“Bir ot, bir kadının elinde süt gibi olur kızım. Çünkü kadın, toprağın sabrını taşır.”

Zehra’nın gözleri doldu.

Yemeği pişirdi, Ferit’e uzattı.

“Bir kez olsun sadece tat al, analiz etme,” dedi.

Ferit kaşığı daldırdı, bir lokma aldı.

Ve sustu.

O an ağzında sadece bir tat değil, bir anı patladı sanki.

Annesinin kokusu, çocukluğun toprak kokusu, eski mutfaktaki kahkahalar…

Gözleri doldu ama belli etmedi.

Sadece “Evet,” dedi kısık bir sesle.

“Şevketi bostan süt yapar.”

---

SOFRADA TOPLUM: ERKEK AKLI, KADIN DUYUSU

O sofrada iki insanın dengesi değişmişti.

Ama bu hikâye sadece iki kardeşin değil, aslında bütün bir toplumun hikâyesiydi.

Erkekler gibi Ferit de plan yapmayı, veriye güvenmeyi öğrenmişti.

Duyguları yönetmek, hissetmek onun için zayıflık demekti.

Kadınlar gibi Zehra da her şeyi sezgiyle, içgüdüyle çözüyordu.

O yüzden Ferit için “süt yapar mı” bir teknik soruyken, Zehra için “hissedilir mi”ydi.

Aslında hepimiz bu sofradayız.

Bir yanımız sorgulayan, ölçen, temkinli;

bir yanımız seven, inanan, teslim olan.

Ve belki de “Şevketi bostan süt yapar mı?” sorusu tam da bu yüzden önemlidir.

Çünkü bir yemeğin kıvamı kadar, bir kalbin yumuşaması da sabır ister.

---

YEMEK DEĞİL, BİR BAĞ KURMA ÇABASI

O günden sonra Ferit mutfağa daha sık girmeye başladı.

Başta sadece gözlemliyordu; sonra elini uzattı, karıştırdı, ölçtü.

Ama en sonunda fark etti:

Hiçbir tarif tam olarak duygusuz çalışmıyor.

Yemek dediğin, malzeme kadar niyetle olur.

Bir gün Zehra ona sordu:

“Abi, hâlâ ölçüyle mi yapıyorsun?”

Ferit güldü.

“Artık biraz da kalple,” dedi.

O an Zehra’nın gözleri doldu.

Çünkü biliyordu ki, artık sadece şevketi bostan değil, aralarındaki kırgınlık da süt gibi yumuşamıştı.

---

TOPLUMSAL BİR YORUM: MUTFAKTAKİ EŞİTLİK

Bu hikâyeyi anlatmamın sebebi şu forumdaşlar:

Biz genellikle mutfakta “kimin eli daha iyi” diye tartışırız, ama asıl mesele kimin niyetinin daha saf olduğudur.

Erkekler çoğu zaman ölçü ve kontrol ister, kadınlarsa his ve temas.

Ama her iki yaklaşım da eksik kalır, biri olmadan diğeri sönükleşir.

Şevketi bostan sadece bir ot değildir; o, işbirliğinin sembolüdür.

Toprakla suyu, sabırla emeği, kadınla erkeği birleştirir.

Yani cevap basit ama derindir:

Evet, şevketi bostan süt yapar — çünkü sevgiyle pişerse her şey yumuşar.

---

FORUMUN SOFRASINA DAVET

Şimdi sizlere soruyorum forumdaşlar:

Hiç bir yemeğin size birini hatırlattığı oldu mu?

Bir tat, geçmişteki bir kırgınlığı yumuşattı mı?

Yoksa hâlâ “ölçüyle” mi yaşıyoruz, “duyguyla” mı?

Belki de hepimizin içinde bir Ferit ve bir Zehra var.

Biri plan yapıyor, diğeri seviyor.

Ve arada bir tencere kaynıyor — içinde sadece yemek değil, hayatın ta kendisi.

Hadi, anlatın:

Sizin “şevketi bostanınız” neydi?

Hangi yemek, hangi duygunuzu yumuşattı?