fator
New member
“Reflü tedavi edilmezse yemek borusu kanserine dönebilir”19.11.2022 01:13
Haber Kaynağı: DHA
Dr. Senem Küçükbaş, halk arasında reflü olarak bilindik gastroözofageal reflü hastalığının, sayı sık rastlanan ve hayat kalitesini oldukça etkileyen tek rahatsızlık olduğunu söyledi. Mide içeriğinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanan reflünün, uzun süre tedavi gerektirdiğini tamlayan Küçükbaş, “Gastroözofageal reflü, ekseriyetle hamız, safra, yiyecek gibi mide içeriğinin geriye yani yemek borusuna kaçmasıdır. Gastroözofageal reflü hastalığı, yemek borusu örtüsünün son basamak hassas olması nedeniyle mide sıvılarıyla uzun süre temas etmesi sonucunda yemek borusunda zedelenme meydana gelmesidir. Göğüs kemiğinde yanma, yemek sonrasında ağza ekşili veya asitli mide içeriğinin gelmesi, geğirme, hıçkırık, yutma güçlüğü, bulantı ve sabahları ses kısıklığı reflünün belirtilerindendir. Yatak başının yükseltilmesi, yemek ve uyku arasında en rengi üç saatin olması, ağır yiyeceklerin ve gazlı içeceklerin tüketilmemesi, sigara ve bira kullanılmaması, kilo kontrolünün sağlanması reflü tedavisinde oldukça önemlidir” niteleyerek konuştu.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Dr. Küçükbaş, reflünün belirtileri ile ilgili, “Sternum (göğüs kemiği) arkasında yanma, genellikle yemeklerden sonra olur ve öne eğilmeyle faiz. Göğüs kemiğinde yanmanın haftada üç veya henüz fazla görülmesi sonucunda reflü tanısı konulabilir. Yemek sonrası öne eğilmeyle veya uzanma sonucunda ağza asitli ve ekşili mide içeriğinin gelmesi, yutma güçlüğü, uzun süreli reflü sonucu oluşur ve yanmayla beraberce ortaya menfaat. Yutma güçlüğü katı gıdalara karşı yavaş ve ilerleyici şekilde oluşur. Reflü, ağrılı yutkunma, geğirme, hıçkırık, bulantı, kusma, sabahları ses kısıklığı, kronik kuru öksürükle dahi ortaya çıkabilir. Ayrıca, sık tekrarlayan imik iltihapları, yüzde kokusu, yen atakları, akciğer enfeksiyonları, dişlerde mine kaybı ve orta kulak iltihapları reflü ile ilişkili olabilir. Reflü kaynaklı göğüs ağrısı ise, göğüs kafesi arkasında, orta hatta kimileyin yukarı gerçek süresince veya kollara yayılan yakıcı ve sıkıştırıcı özellik gösterir. Reflü nedeniyle kanama, yemek borusunda daraşlık, kötü huylu tümör ortaya çıkabilir” dedi.
‘YAŞAM ŞEKLİ DEĞİŞTİRİLMELİ’
Reflü rahatsızlığının tedavisinde, perhiz ve yaşam şeklinin değiştirilmesini gerektiğini ifade fail Dr. Küçükbaş, şunları kaydetti: “Mide içerisinde sindirim faaliyetleri için normal miktarda hamız (HCL) bulunmalıdır. Midede un karşı koruyucu engebe durduğu için yerde hamız, mideye zarar vermez. Yediğimiz yiyecekler midede hamız ile karıştırılır ve kısmen parçalanarak emilmek üzere ince bağırsağa gönderilir. Sindirim sisteminde her hareket aşağı gerçek yani çıkışa doğrudur. Bu hareket yukarıya kararlı. Reflü hastalığında ise mide içeriği yemek borusuna kaçar. Yemek borusunun örtüsü sayı naif, hassas olup, un karşı abar değildir. Bu sebeple önce yangı başlar sonra ülserler oluşur. Yemek borusunun örtüsü uzun süre un maruz bırakılırsa yani reflü tedavi edilmezse dokuda dönüşü olmayan tebeddülât meydana gelir. Doku kendi özelliklerini yitirir ve başka tek dokuya dönüşür. Buraya ahşa epiteli yerleşebilir. Buna Barett özofagusu adı verilir. Sıkı takip edilmezse yemek borusu kanserine dönebilir. Reflü, ilaç tedavisine ekseriyetle yanıt verir. Ayrıca reflü hastalığı tedavisinde endoskopik ve cerrahi işlemlere dahi başvurulabilir. Öte yandan, yatak başının yükseltilmesi, yemek ve uyku arasında en rengi üç saat olması, yemek miktarının azaltılması, yemek içeriğindeki yağ miktarının azaltılması, sigara ve alkolün bırakılması, kilo verilmesi, reflü hastalığı tedavisinde ilaç dışı yöntemlerdir. Reflü hastalarının uzak durmaları gereken besinler ise, süt, kahve, patlıcangillerden, salçalı ve mayalı yiyecekler, gazlı içecekler, turşu, soğan ve sarımsaktır.”
HAMİLELİKTE REFLÜ GÖRÜLEBİLİR
Dr. Küçükbaş, hamilelikte reflü rahatsızlığının sıkça ortaya çıktığını söyleyerek, “Hamilelikte salınan hormonların etkisiyle adî özofagus sfinkter basıncı azalır. Ayrıca bebeğin büyümesiyle büyüyen rahim, mideye tazyik yaparak karın içi basıncın artmasına neden olur. Anne adayının, hamilelik öncesinde reflü hastalığı vardır ve hamileliğin son üç ayında alevlenir. Hamilelik öncesi reflü yakınması olmadığı durumlarda bile hamilelikte reflü görülebilir. Hamilelikte reflü semptomları olan ana adayları, süt, kahve, sigara, salçalı, mayalı ve yağlı yiyeceklerden uzak durmalıdır. Gereğinden fazla kilo almamalılardır. Hamilelikte reflü tedavisinde alkalik ve gerekirse reflü ilaçlarından faydalanılır” niteleyerek konuştu.
BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA REFLÜ
Dr. Küçükbaş, bebeklerde ve aile reflü rahatsızlığı ile ilgili dahi şunları söyledi: “Bebeklerde reflü ilk 8-12 aya kadar fizyolojik olabilir. Beslenme sonrasında plâstik gazını çıkarırken hafif kusma görülebilir. Bebeğin günde kaç kez ve nasıl kustuğu, yatış pozisyonu, ne kadar beslendiği önemlidir. Bir yaşından sonra reflü ile fizyolojik reflü ayırımı mutlaka yapılmalıdır. Bebeğin, yeterli kilo alamaması, sürekli kusması, iştah azalması ve yemek yememesi durumunda reflüden şüphe edilmelidir. Bebeklerdeki reflü, bebeğin büyümesiyle yemek borusu ile mide arsındaki kapakçığın, gelişmesi sonucunda ortadan kalkabilmektedir. Çocuklarda reflü ise, aile mide yanması semptomunu iyi tarif edemeyebilirler. Belirtileri dahi geçmeyen yüzde kokusu, çark çürükleri, ses kısıklığı, geğirme, boğazda gıcıklanma ve öksürüktür.”
Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.
Haber Kaynağı: DHA
Dr. Senem Küçükbaş, halk arasında reflü olarak bilindik gastroözofageal reflü hastalığının, sayı sık rastlanan ve hayat kalitesini oldukça etkileyen tek rahatsızlık olduğunu söyledi. Mide içeriğinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanan reflünün, uzun süre tedavi gerektirdiğini tamlayan Küçükbaş, “Gastroözofageal reflü, ekseriyetle hamız, safra, yiyecek gibi mide içeriğinin geriye yani yemek borusuna kaçmasıdır. Gastroözofageal reflü hastalığı, yemek borusu örtüsünün son basamak hassas olması nedeniyle mide sıvılarıyla uzun süre temas etmesi sonucunda yemek borusunda zedelenme meydana gelmesidir. Göğüs kemiğinde yanma, yemek sonrasında ağza ekşili veya asitli mide içeriğinin gelmesi, geğirme, hıçkırık, yutma güçlüğü, bulantı ve sabahları ses kısıklığı reflünün belirtilerindendir. Yatak başının yükseltilmesi, yemek ve uyku arasında en rengi üç saatin olması, ağır yiyeceklerin ve gazlı içeceklerin tüketilmemesi, sigara ve bira kullanılmaması, kilo kontrolünün sağlanması reflü tedavisinde oldukça önemlidir” niteleyerek konuştu.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Dr. Küçükbaş, reflünün belirtileri ile ilgili, “Sternum (göğüs kemiği) arkasında yanma, genellikle yemeklerden sonra olur ve öne eğilmeyle faiz. Göğüs kemiğinde yanmanın haftada üç veya henüz fazla görülmesi sonucunda reflü tanısı konulabilir. Yemek sonrası öne eğilmeyle veya uzanma sonucunda ağza asitli ve ekşili mide içeriğinin gelmesi, yutma güçlüğü, uzun süreli reflü sonucu oluşur ve yanmayla beraberce ortaya menfaat. Yutma güçlüğü katı gıdalara karşı yavaş ve ilerleyici şekilde oluşur. Reflü, ağrılı yutkunma, geğirme, hıçkırık, bulantı, kusma, sabahları ses kısıklığı, kronik kuru öksürükle dahi ortaya çıkabilir. Ayrıca, sık tekrarlayan imik iltihapları, yüzde kokusu, yen atakları, akciğer enfeksiyonları, dişlerde mine kaybı ve orta kulak iltihapları reflü ile ilişkili olabilir. Reflü kaynaklı göğüs ağrısı ise, göğüs kafesi arkasında, orta hatta kimileyin yukarı gerçek süresince veya kollara yayılan yakıcı ve sıkıştırıcı özellik gösterir. Reflü nedeniyle kanama, yemek borusunda daraşlık, kötü huylu tümör ortaya çıkabilir” dedi.
‘YAŞAM ŞEKLİ DEĞİŞTİRİLMELİ’
Reflü rahatsızlığının tedavisinde, perhiz ve yaşam şeklinin değiştirilmesini gerektiğini ifade fail Dr. Küçükbaş, şunları kaydetti: “Mide içerisinde sindirim faaliyetleri için normal miktarda hamız (HCL) bulunmalıdır. Midede un karşı koruyucu engebe durduğu için yerde hamız, mideye zarar vermez. Yediğimiz yiyecekler midede hamız ile karıştırılır ve kısmen parçalanarak emilmek üzere ince bağırsağa gönderilir. Sindirim sisteminde her hareket aşağı gerçek yani çıkışa doğrudur. Bu hareket yukarıya kararlı. Reflü hastalığında ise mide içeriği yemek borusuna kaçar. Yemek borusunun örtüsü sayı naif, hassas olup, un karşı abar değildir. Bu sebeple önce yangı başlar sonra ülserler oluşur. Yemek borusunun örtüsü uzun süre un maruz bırakılırsa yani reflü tedavi edilmezse dokuda dönüşü olmayan tebeddülât meydana gelir. Doku kendi özelliklerini yitirir ve başka tek dokuya dönüşür. Buraya ahşa epiteli yerleşebilir. Buna Barett özofagusu adı verilir. Sıkı takip edilmezse yemek borusu kanserine dönebilir. Reflü, ilaç tedavisine ekseriyetle yanıt verir. Ayrıca reflü hastalığı tedavisinde endoskopik ve cerrahi işlemlere dahi başvurulabilir. Öte yandan, yatak başının yükseltilmesi, yemek ve uyku arasında en rengi üç saat olması, yemek miktarının azaltılması, yemek içeriğindeki yağ miktarının azaltılması, sigara ve alkolün bırakılması, kilo verilmesi, reflü hastalığı tedavisinde ilaç dışı yöntemlerdir. Reflü hastalarının uzak durmaları gereken besinler ise, süt, kahve, patlıcangillerden, salçalı ve mayalı yiyecekler, gazlı içecekler, turşu, soğan ve sarımsaktır.”
HAMİLELİKTE REFLÜ GÖRÜLEBİLİR
Dr. Küçükbaş, hamilelikte reflü rahatsızlığının sıkça ortaya çıktığını söyleyerek, “Hamilelikte salınan hormonların etkisiyle adî özofagus sfinkter basıncı azalır. Ayrıca bebeğin büyümesiyle büyüyen rahim, mideye tazyik yaparak karın içi basıncın artmasına neden olur. Anne adayının, hamilelik öncesinde reflü hastalığı vardır ve hamileliğin son üç ayında alevlenir. Hamilelik öncesi reflü yakınması olmadığı durumlarda bile hamilelikte reflü görülebilir. Hamilelikte reflü semptomları olan ana adayları, süt, kahve, sigara, salçalı, mayalı ve yağlı yiyeceklerden uzak durmalıdır. Gereğinden fazla kilo almamalılardır. Hamilelikte reflü tedavisinde alkalik ve gerekirse reflü ilaçlarından faydalanılır” niteleyerek konuştu.
BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA REFLÜ
Dr. Küçükbaş, bebeklerde ve aile reflü rahatsızlığı ile ilgili dahi şunları söyledi: “Bebeklerde reflü ilk 8-12 aya kadar fizyolojik olabilir. Beslenme sonrasında plâstik gazını çıkarırken hafif kusma görülebilir. Bebeğin günde kaç kez ve nasıl kustuğu, yatış pozisyonu, ne kadar beslendiği önemlidir. Bir yaşından sonra reflü ile fizyolojik reflü ayırımı mutlaka yapılmalıdır. Bebeğin, yeterli kilo alamaması, sürekli kusması, iştah azalması ve yemek yememesi durumunda reflüden şüphe edilmelidir. Bebeklerdeki reflü, bebeğin büyümesiyle yemek borusu ile mide arsındaki kapakçığın, gelişmesi sonucunda ortadan kalkabilmektedir. Çocuklarda reflü ise, aile mide yanması semptomunu iyi tarif edemeyebilirler. Belirtileri dahi geçmeyen yüzde kokusu, çark çürükleri, ses kısıklığı, geğirme, boğazda gıcıklanma ve öksürüktür.”
Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.