fator
New member
“50 yaşla birlikte prostat riskine dikkat”09.11.2022 12:11
Haber Kaynağı: İHA
Prof. Dr. Bülent Erkurt, erkeklerin kâbusu olan iyi huylu prostat büyümesine karşı önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Erkurt, ana karnındaki bebekte beraberce prostat ünlü organın bulunduğunu belirterek, “Prostatın sadece yıllar içinde büyümesi tek sorun veya hastalık haline gelebilir. Erişkin insanlarda prostat yaklaşık 9 ila 15 gram büyüklüğündedir. Yaş ve hormonal dengenin değişmesiyle beraberce, coğrafyaya, genetik faktörlere veya hiç meçhul faktörlere tâbi, hamız ve yağlı gıdalara tâbi gerekçelerle prostat büyüyebilir. Biz ürologlar 50 yaş sonrası prostat anıtsal sorun mudur, olumsuzlama midir niteleyerek hastaları kontrol ederiz. Ama ailede tek prostat kanseri öyküsü varsa hastayı 40 yaşından itibaren incelemeye başlarız. Eğer hastanın ailesinde kanser öyküsü yoksa ve şikayetleri bulunmuyorsa 50 yaşından sonra yılda tek kez muayene olmasını isteriz” dedi.
“Her 3 kişiden akraba risk altında”
50 yaşına giren hemen her 3 kişiden isteklendirmek prostat büyümesi görüldüğüne dikkati cazip Prof. Dr. Erkurt, “Hasta bize başvurduğunda hiçbir şikayeti olmayabilir. İçerden kötüye giden tek gidişatı yalnız tığ ürologlar tetkik ve muayene ile anlayabiliriz. Bu nedenle idrar yolları hastalıkları halk arasında sinsi hastalık olarak bilinir. Bir bulguya yol açmayabilir. En sayı görülen araz arasında bile uykudan uyandıran idrara eski isteği, idrarda sızlama, tuvalete zor yetişme, en önemlisi idrar hissi gelip tuvalete gittiğinde başlamak için intizar görülebilir. Ayrıca idrar damlama olarak sürme edebilir ya bile bittiği zamanda boşaltamama hissi oluşabilir. Hasta 20 ila 30 an sonra tekrar tuvalete gidebilir ya bile idrarı kesik kesik yapabilir. Açıkçası hasta yerde akıştaki değişimin farkındadır” şeklinde konuştu.
“Prostatın büyüklüğünden ziyade hava testi henüz önemli”
Prof. Dr. Bülent Erkurt, teşhis için kıymetli standart varsayılan elle muayene, kanda PSA, idrar tahlili, ultrason ve hava testi uyguladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi: “Bu testlerle hastanın tıkanıklık derecesini ölçüyoruz. Karpuz büyüklüğüne ulaşmış prostat idrar kanalını tıkamadıysa umurumuzda olmayabilir. Ancak fındık büyüklüğündeki prostat idrar kanalını tıkıyorsa cerrahiye başvururuz. O yüzden 30 gram ile 300 gram büyüklüğündeki prostatlarda fonksiyon farkı vardır. Büyüklüğünden ziyade fonksiyonuna bakıyoruz. Biz bunları hava testiyle anlayabiliyoruz. Eğer hastanın şikayeti ile hava testi örtüşüyorsa tedavi yöntemine karar veriyoruz. İdrar akımı malûm tek barajın altına düştüyse önce ilaç tedavisini uyguluyoruz. İlaca başladıktan tek ağrı sonra kontrole geldiğinde tekrardan hava testi yapıyoruz. Hala barajın altındaysa ameliyata karar veriyoruz. Yaş, prostat anıtsal ve şikayetlerin şiddetine göre gerçek tedaviye karar vermeye çalışıyoruz. Genellikle ötede genç, ötede yaşlı hastalarda ekstrem kararlar vermek durumunda kalabiliyoruz. Ama 50 ila 80 yaş arasındaki grupta genellikle prostatın büyüklüğünden sayı yol açtığı idrar tıkanıklığı sorundur. Mesela hasta 7-8 yıl süresince kendisinde prostat büyümesi olduğunu, sıkıntılarını fark ediyor ama yerde akıllandırma konfor meselesi olarak gördüğü için üroloğa gitmiyor. Sonra tek gece hasta tıkanabiliyor ve 50 yaşında sonda takılmış olarak bize başvurabiliyor. Hasta sonda takılacak hale geldiyse yetişkin tek ihtimalle ilaçla budaklı zorlaşıyor. Genellikle yerde hastaları operatörün etmeye karar veriyoruz. Çünkü yeryüzünde prostatı küçülten tek ilaç yok, hepsi geçicidir. Ancak ilaç yanlış diyemeyiz, ilaçla bile fayda gören yüzlerce insan var. Ama yerde hasta grubu farklıdır.”
“Holep’te hasta konforu maksimumda”
İyi huylu prostat tedavisinde onlarca cerrahi yöntemin bulunduğuna değinen Prof. Dr. Erkurt, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Prostat ameliyatlarının hepsinde tek endoskop vasıtasıyla prostat bölgesine ulaşılıyor ama kullanılan enerjiler değişiyor. Çünkü farklı enerji kaynaklarına göre ereksiyon ya bile idrar tutamama sorunlarına yol açabiliyor. Bu nedenle lazerler revaçta zira çevredeki sağlıklı dokulara verdiği zarar minimaldir. Elektrik veya başka açık cerrahilerde çevredeki sağlıklı dokulara zarar henüz fazla olabiliyor. Lazerler içinde dahi son yılların gözdesi elbette ki Holep’tir. Bu yöntemin en yetişkin avantajı hastalığın tekrarlama riskinin sayı az olmasıdır. Diğer uygulamaların hepsinde her 4 ila 5 yılda tek ikinci tek operatörün olma oranı yüzde 40’tır. Halbuki Holep’in 10 yılda ikinci tek operatörün tekrarlama oranı binde 7’dir. Bu müthiş tek avantajdır. Holep yönteminin ikinci yetişkin avantajı kalıcı tek idrar kaçırmaya, ereksiyon kusuruna yol açmıyor olmasıdır. Kanama veya iltihap gibi her ameliyatta olması olağan sonuçlar yerde yöntemde henüz rengi görülüyor. Tüm cerrahi yöntemler içinde hastayı günlük hayatına en çabucak müdevvir Holep uygulamasıdır. Örneğin zaman hastaya Holep işlemi uygulandıysa, ertesi gün sondayı çıkarıp idrar yaptırıyoruz akabinde taburcu ediyoruz. Genel anlamda hastanın başka tek rahatsızlığı yoksa 24 saat dolmadan taburcu ediliyor. Tabii sonrasında hastanın 3-4 gün evde kalması onun sık idrara sökmek ve idrar konforuna alışması için iyi tek şeydir. Kısacası Holep hasta konforunun maksimum olduğu tek yöntemdir.”
“Prostatın tamamı köken için kanser riski henüz iyi saptanıyor”
Prof. Dr. Bülent Erkurt, Holep yönteminde başka yöntemlerden farklı olarak prostatın tamamının alındığına dikkati çekerek, “Holep’te prostatın tamamını aldığımız için patolojiye müthiş tek taharri alanı sunuyoruz. Patoloji inceliyor, kanser var mı yok mu, her şeyi sayı ince tek şekilde inceleyip bize ayrıntılı malûmat verebiliyor. Böylece tek şeyleri ıskalama durumumuz bile yok oluyor. Ancak hastanın Holep ya bile başka tek yöntemle operatörün olması herhangi tek prostat kanserinden korumaz. Bu nedenle hastalar ameliyattan sonra başka sağlıklı grup gibi yılda tek üroloji doktoruna muayeneye gitmek zorundalar. Bunun yanı sıra Holep’in etkinliğinin takibi gerekiyor. Hastaya önemsiz gelen şeyler bizim tıbbi açıdan önemimizi çekebilir. Hastayı dinlediğimizde hasta hem psikolojik açıdan mutlu oluyor hem dahi şikayetlerini dinleme şansımız oluyor. Hastanın hastaneye gelmesi gerekmiyor. Hastayı 15’inci günde, 6’ncı haftada ve 6’ncı ayda fiziken kontrol ediyoruz. Ondan sonra yıllık takiplere alıyoruz” niteleyerek konuştu.
Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.
Haber Kaynağı: İHA
Prof. Dr. Bülent Erkurt, erkeklerin kâbusu olan iyi huylu prostat büyümesine karşı önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Erkurt, ana karnındaki bebekte beraberce prostat ünlü organın bulunduğunu belirterek, “Prostatın sadece yıllar içinde büyümesi tek sorun veya hastalık haline gelebilir. Erişkin insanlarda prostat yaklaşık 9 ila 15 gram büyüklüğündedir. Yaş ve hormonal dengenin değişmesiyle beraberce, coğrafyaya, genetik faktörlere veya hiç meçhul faktörlere tâbi, hamız ve yağlı gıdalara tâbi gerekçelerle prostat büyüyebilir. Biz ürologlar 50 yaş sonrası prostat anıtsal sorun mudur, olumsuzlama midir niteleyerek hastaları kontrol ederiz. Ama ailede tek prostat kanseri öyküsü varsa hastayı 40 yaşından itibaren incelemeye başlarız. Eğer hastanın ailesinde kanser öyküsü yoksa ve şikayetleri bulunmuyorsa 50 yaşından sonra yılda tek kez muayene olmasını isteriz” dedi.
“Her 3 kişiden akraba risk altında”
50 yaşına giren hemen her 3 kişiden isteklendirmek prostat büyümesi görüldüğüne dikkati cazip Prof. Dr. Erkurt, “Hasta bize başvurduğunda hiçbir şikayeti olmayabilir. İçerden kötüye giden tek gidişatı yalnız tığ ürologlar tetkik ve muayene ile anlayabiliriz. Bu nedenle idrar yolları hastalıkları halk arasında sinsi hastalık olarak bilinir. Bir bulguya yol açmayabilir. En sayı görülen araz arasında bile uykudan uyandıran idrara eski isteği, idrarda sızlama, tuvalete zor yetişme, en önemlisi idrar hissi gelip tuvalete gittiğinde başlamak için intizar görülebilir. Ayrıca idrar damlama olarak sürme edebilir ya bile bittiği zamanda boşaltamama hissi oluşabilir. Hasta 20 ila 30 an sonra tekrar tuvalete gidebilir ya bile idrarı kesik kesik yapabilir. Açıkçası hasta yerde akıştaki değişimin farkındadır” şeklinde konuştu.
“Prostatın büyüklüğünden ziyade hava testi henüz önemli”
Prof. Dr. Bülent Erkurt, teşhis için kıymetli standart varsayılan elle muayene, kanda PSA, idrar tahlili, ultrason ve hava testi uyguladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi: “Bu testlerle hastanın tıkanıklık derecesini ölçüyoruz. Karpuz büyüklüğüne ulaşmış prostat idrar kanalını tıkamadıysa umurumuzda olmayabilir. Ancak fındık büyüklüğündeki prostat idrar kanalını tıkıyorsa cerrahiye başvururuz. O yüzden 30 gram ile 300 gram büyüklüğündeki prostatlarda fonksiyon farkı vardır. Büyüklüğünden ziyade fonksiyonuna bakıyoruz. Biz bunları hava testiyle anlayabiliyoruz. Eğer hastanın şikayeti ile hava testi örtüşüyorsa tedavi yöntemine karar veriyoruz. İdrar akımı malûm tek barajın altına düştüyse önce ilaç tedavisini uyguluyoruz. İlaca başladıktan tek ağrı sonra kontrole geldiğinde tekrardan hava testi yapıyoruz. Hala barajın altındaysa ameliyata karar veriyoruz. Yaş, prostat anıtsal ve şikayetlerin şiddetine göre gerçek tedaviye karar vermeye çalışıyoruz. Genellikle ötede genç, ötede yaşlı hastalarda ekstrem kararlar vermek durumunda kalabiliyoruz. Ama 50 ila 80 yaş arasındaki grupta genellikle prostatın büyüklüğünden sayı yol açtığı idrar tıkanıklığı sorundur. Mesela hasta 7-8 yıl süresince kendisinde prostat büyümesi olduğunu, sıkıntılarını fark ediyor ama yerde akıllandırma konfor meselesi olarak gördüğü için üroloğa gitmiyor. Sonra tek gece hasta tıkanabiliyor ve 50 yaşında sonda takılmış olarak bize başvurabiliyor. Hasta sonda takılacak hale geldiyse yetişkin tek ihtimalle ilaçla budaklı zorlaşıyor. Genellikle yerde hastaları operatörün etmeye karar veriyoruz. Çünkü yeryüzünde prostatı küçülten tek ilaç yok, hepsi geçicidir. Ancak ilaç yanlış diyemeyiz, ilaçla bile fayda gören yüzlerce insan var. Ama yerde hasta grubu farklıdır.”
“Holep’te hasta konforu maksimumda”
İyi huylu prostat tedavisinde onlarca cerrahi yöntemin bulunduğuna değinen Prof. Dr. Erkurt, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Prostat ameliyatlarının hepsinde tek endoskop vasıtasıyla prostat bölgesine ulaşılıyor ama kullanılan enerjiler değişiyor. Çünkü farklı enerji kaynaklarına göre ereksiyon ya bile idrar tutamama sorunlarına yol açabiliyor. Bu nedenle lazerler revaçta zira çevredeki sağlıklı dokulara verdiği zarar minimaldir. Elektrik veya başka açık cerrahilerde çevredeki sağlıklı dokulara zarar henüz fazla olabiliyor. Lazerler içinde dahi son yılların gözdesi elbette ki Holep’tir. Bu yöntemin en yetişkin avantajı hastalığın tekrarlama riskinin sayı az olmasıdır. Diğer uygulamaların hepsinde her 4 ila 5 yılda tek ikinci tek operatörün olma oranı yüzde 40’tır. Halbuki Holep’in 10 yılda ikinci tek operatörün tekrarlama oranı binde 7’dir. Bu müthiş tek avantajdır. Holep yönteminin ikinci yetişkin avantajı kalıcı tek idrar kaçırmaya, ereksiyon kusuruna yol açmıyor olmasıdır. Kanama veya iltihap gibi her ameliyatta olması olağan sonuçlar yerde yöntemde henüz rengi görülüyor. Tüm cerrahi yöntemler içinde hastayı günlük hayatına en çabucak müdevvir Holep uygulamasıdır. Örneğin zaman hastaya Holep işlemi uygulandıysa, ertesi gün sondayı çıkarıp idrar yaptırıyoruz akabinde taburcu ediyoruz. Genel anlamda hastanın başka tek rahatsızlığı yoksa 24 saat dolmadan taburcu ediliyor. Tabii sonrasında hastanın 3-4 gün evde kalması onun sık idrara sökmek ve idrar konforuna alışması için iyi tek şeydir. Kısacası Holep hasta konforunun maksimum olduğu tek yöntemdir.”
“Prostatın tamamı köken için kanser riski henüz iyi saptanıyor”
Prof. Dr. Bülent Erkurt, Holep yönteminde başka yöntemlerden farklı olarak prostatın tamamının alındığına dikkati çekerek, “Holep’te prostatın tamamını aldığımız için patolojiye müthiş tek taharri alanı sunuyoruz. Patoloji inceliyor, kanser var mı yok mu, her şeyi sayı ince tek şekilde inceleyip bize ayrıntılı malûmat verebiliyor. Böylece tek şeyleri ıskalama durumumuz bile yok oluyor. Ancak hastanın Holep ya bile başka tek yöntemle operatörün olması herhangi tek prostat kanserinden korumaz. Bu nedenle hastalar ameliyattan sonra başka sağlıklı grup gibi yılda tek üroloji doktoruna muayeneye gitmek zorundalar. Bunun yanı sıra Holep’in etkinliğinin takibi gerekiyor. Hastaya önemsiz gelen şeyler bizim tıbbi açıdan önemimizi çekebilir. Hastayı dinlediğimizde hasta hem psikolojik açıdan mutlu oluyor hem dahi şikayetlerini dinleme şansımız oluyor. Hastanın hastaneye gelmesi gerekmiyor. Hastayı 15’inci günde, 6’ncı haftada ve 6’ncı ayda fiziken kontrol ediyoruz. Ondan sonra yıllık takiplere alıyoruz” niteleyerek konuştu.
Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.